Son zamanlarda, Güney Kafkasya'daki toplumsal hareketlilik dikkat çekti. Gürcistan'daki AB fonlaması ile başlatılan Batı yanlısı toplumsal hareket, giderek hükümeti devirecek büyüklüğe ulaştı. Bu ülkenin Rusya yanlısı bir eksene kaymaması için ABD ve AB'nin çok açık ve örtülü desteği devam ediyor. Ermenistan'da da, Rusya'nın yerine ABD/NATO'nun desteğini talep edenler çoğalıyor.
Birkaç ay önce NATO Genel Sekreterinin Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ziyaretlerinin hemen arkasından sokakların hareketlenmesi tesadüf değil. Özetle, Güney Kafkasya'da, nüfuz alanı mücadelesi fiili eylemlere dönmüş durumda. Öte yandan, Kıbrıs'ta iki toplum arasında uzlaşıya yakın hiçbir durum söz konusu değilken, ABD/AB merkezli bir iteleme ile KKTC; federasyon benzeri bir görüşmeye çekilmeye çalışılıyor.
Benzer bir yumuşama havası da Türkiye ile Yunanistan arasında yaratıldı. Yunanistan bilinen tezlerinden bir milim gerilemeden, bu yumusamayı ticaretin artırılması, adalara daha çok Türk turist gelmesi için kullanıyor. Buna paralel olarak, deniz doğal parkı gibi projeleri yürürlüğe sokma, Bodrum ilçesi önündeki işgal ettiği adalardan Savunma Bakanı ziyaretleri ile fotoğraf paylaşımı yapmakta bir sakınca görmüyor.
Türkiye ise Ege ve Doğu Akdeniz'de tamamen edilgen bir tutumu benimsemiş durumda. Yunan Başbakan Mitçotikis Türkiye ziyaretinde, temel sorunlardan hiç esneme göstermeyeceğini çok açık belli etmesine rağmen, Erdoğan, "Aramızda çözülmeyecek hiçbir sorun yoktur" diyerek, Türkiye'nin temel tezlerinde esneklik gösterebileceğini ima ediyor. Tüm bunları bir arada okuduğumuzda özellikle Kıbrıs'ta yeni bir hazırlığın, KKTC'de, fonlanan bazı STK ve siyasi partiler üzerinden, Avrupa Birliği hevesini yönlendirecek, Gürcistan benzeri bir halk hareketinin hazırlık emareleri görülüyor.
Filistin felaketi ve İsrail'in soykırımı devam ederken, bu kurguyu yapanlar Kıbrıs Adası'nda federasyon amaçlı bir siyasi çözümün çatışma ve savaş anlamına geleceğini çok iyi biliyorlar. O zaman amaçları nedir diye sorulduğunda mantık bizi hemen şu noktaya getiriyor: Adada birleşme mümkün değil ama; KKTC içinde mutsuz kitleler üzerinden bilinçli ve fonlanmış bir tahrik yaratarak, Türkiye karşıtlığını kitlesel bir halk hareketine dönüştürmek ve daha ileri aşamada KKTC halkı ile adadaki Türk askerini karşı karşıya getirmek!
Yukarıda yazdıklarım aşırı kötümser bir yorum olarak okunabilir. Ancak, benim gözlemlediğim emareler, böyle bir sinsi planın yürüdüğünü işaret ediyor. Çok sancılı günlerden geçiyoruz. Çok kuşkulu olmaktan çekinmeyelim. Geciken tedbirin maliyeti büyük olabilir.