İsrail-İran düşük yoğunluklu vekalet savaşı yeni bir safhaya girdi. Bunun suçlusu İsrail’in ta kendisi idi. İran’da bilim insanlarını suikastlarla hedef alan, Suriye ve Lübnan’da defalarca İran asker ve subayları öldüren İsrail, bu kez Şam’daki İran Büyükelçiliği’ni doğrudan hedef aldı. Yani açıkça İran topraklarına saldırı düzenledi ve ikisi general olmak üzere 10 İran subayını öldürdü. Netanyahu bunu bilerek ve isteyerek yaptı. Amacı, kendisini vekil güçler aracılığıyla “bin kesikle öldürmekte” olan İran’ı doğrudan sahaya çekip ABD’yi yanına alarak İran’a saldırmaktı. Zaten neredeyse 20 yıldır bu amacı güttüğünü bilmeyen yok. Her ABD Başkanı döneminde ve her başbakanlığında bunu denedi. İran’ın nükleer bir güç olmasına izin verilmemesi en büyük argümanıydı. İran ise sadece direniş eksenindeki vekil güçleri değil diplomasiyi de kullanan bir ülkedir, sanılanın aksine. İsrail’in provokatif saldırısı sonrası ABD ile Umman üzerinden bir pazarlık yaptılar.
Tahran herhangi bir yanıt vermemek için, İsrail’in Gazze’de acilen kalıcı bir ateşkes ilan etmesi ve Refah’a yönelik askeri operasyondan vazgeçmesi şartını ileri sürdü. ABD yetkilileri bunu İsrail yönetimine götürdü ve Netanyahu hemen reddetti. İran için artık İsrail’e uygun bir cevap vermek farz olmuştu. 2020’de Devrim Muhafızları’nın komutanı ve direniş ekseninin mimarı Kasım Süleymani’nin Trump onayıyla Bağdat’ta öldürülmesi sonrası ABD’nin Irak ve Suriye’deki üslerine yoğun füze saldırıları düzenlenmiş ve ciddi hasar ve kayıplar verdirilmişti. ABD ise İran’ın bu açık saldırılarına cevap vermekten kaçınmıştı. Trump hala İran’ın ölüm listesindeki yerini koruyor. Umarız bu saldırılar sonrası ona düzenlenecek bir suikast İran’a yıkılmaz! Konuya dönersek, İran bu kez ABD’ye şunu söyledi: İsrail’e saldıracağız ve eğer siz de buna karşı İsrail’in yanında olursanız, Irak ve Suriye’deki üslerinizi yerle bir ederiz! ABD Başkanı Biden için bu iyi haber değildi, 5 Kasım’daki seçimlere kadar İran ile çıkacak bir savaş tamamen aleyhinde olacaktı. Zaten Netanyahu’nun (Hamas ile işbirliğiyle?) 7 Ekim 2023 sonrası başlattığı korkunç katliam ve etnik temizlik başını derde sokmuştu. ABD’nin topal ördek bir hegemon olarak yetersizliğinin en büyük kanıtı ise 1 Ekim 2023’te Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan, New York Times’a yazdığı makaleydi. Sullivan, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından sadece 6 gün önce, “Ortadoğu bugün son 20 yılda hiç olmadığı kadar sessiz” diyordu! İran’ın saldıracağı belliyken Biden’ın hala tatilde olması ve son dakikada Beyaz Saray’a dönmesi de bunun bir devamı sayılabilir. İran saldırılarına gelince; atılan dron ve füzeler özellikle askeri bölgeleri hedef aldı. Çoğunun İsrail hava savunması ile önlenebileceği biliniyordu. Ancak bir kaç stratejik İsrail üssü balistik füzelerle vuruldu ve bazıları kullanılamaz hale geldi. İran Devrim Muhafızları İsrail’in asker kaybını 100’ün üzerinde olarak bildirse de Tel Aviv bunu yalanladı. Saldırı, iddialara göre İran’a 35 milyon dolara, saldırıya karşı koyma ise İsrail’e 1 milyar dolara mal olmuştu. Bu saldırıyı sembolik bir danışıklı dövüş olarak gören Batı yanlılarının tek haklı oldukları taraf sembolik öneminin yüksek olmasıydı. İran, İsrail’in yıllardır süren dokunulmazlık efsanesini yerle bir etti. İsrail topraklarına füzelerini indirebildi. Bunu aslında ilk yapan 2006’daki savaşta Lübnan Hizbullah’ı idi. O savaşta İsrail ordusuna büyük darbe vurulmuş ve IDF sonunda Lübnan’dan çekilmek zorunda kalmıştı. Daha sonra ise Hamas 7 Ekim 2023’te Gazze saldırısıyla yenilmez İsrail ordusu hikayesini bozmuştu. Yemenli Ensarallah’ın İsrail gemilerini Bab el Mendep’ten geçirmemesini de sayabiliriz. Ancak İran’ın 14 Nisan saldırıları zirveyi temsil ediyor. Bölgenin atom bombalı delisi İsrail’e, “Sen deliysen ben zırdeliyim” mesajını akıllıca veren Tahran, İsrail’in yanıtına da hazır. Son saldırıda hipersonik füzelerini kullanmadı. İran füzeleri İsrail hava savunmalarıyla, Orta Doğu'daki ABD savunması, Ürdün, Fransız ve İngiliz savaş uçaklarıyla karşılaştı. Buna rağmen İran, F-35lerin konuşlandığı Nevatim hava üssünü başarıyla vurdu. İran’ın sonraya sakladığı hipersonik füzelerden ayrıca Lübnan. Irak, Suriye ve Yemen’de de az miktar da olsa mevcut olduğunu biliyoruz. Hipersonik füze teknolojisini İran’a veren Rusya, balistik füzelerin yönlendirmesinde Glonass uydu sistemini de İran’ın kullanımına verdi. İran’ın ayrıca Çin’in Beydou uydu sisteminden de yararlandığı bildiriliyor. Çin, İran ile 425 milyar dolarlık stratejik işbirliği anlaşması yapmıştı. Rusya ise Ukrayna’daki savaşta İran’ın Şahit dronlarını kullanmıştı.
Savaşın büyümesi halinde İran’ın yanında bir de sürpriz faktörü var. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un, tüm orduya savaşa hazır olma talimatı verdi ve İran’a destek vereceklerini bildirdi. Suudi Arabistan ve BAE de ABD’ye üslerini kullanamayacağı mesajını verdi. Bu da çok önemli bir gelişmedir. İsrail ise en azından Kasım 2024’e kadar ABD desteğinden yoksun. Zaten son İran saldırısı öncesi Biden Netanyahu’ya “İran’a saldırıda biz yokuz” mesajı verdi. ABD, olası bir savaşta Hürmüz Boğazı’nı kolaylıkla kapatacak İran’ın petrol fiyatlarını 400 dolara fırlatabileceğini biliyor. O yüzden kuzeyde Kafkasları kaşımayı daha uygun buluyorlar. ABD’nin İsrail’in yanında büyük bir savaşa girebilmesi için 5 Kasım 2024’te iktidara Trump’ın veya hevesli bir Neocon ismin gelmesi bekleniyor. 40 yıllık savaşta ilk rauntu İran kazanmış gibi görünüyor. Asıl kaybeden ise ABD’dir. ABD gözü gibi baktığı yavrusu İsrail’i önce önleyemedi sonra da koruyamadı. Filistin’den gelen videolarda, insanların Knesset üzerindeki İran dron ve füzelerini izlerken ve bazılarının hedefleri vurduğunu görürken ağlayarak şükretmeleri, bir devrin sona ermekte olduğunun sembolik ifadesiydi. Kural temelli düzen, Amerikan emperyalizminin son maskesinin de çıkarılmış halidir. Emperyalizm çökerken artık kuralları dünyanın geride kalanları koyacak. İran'ın İsrail'in dokunulmazlığını bozması bunun işaretidir.